BİZ KİMİZ?HİZMETLERİMİZYAYINLARIMIZİLETİŞİM
123
Marka Hukukunda Tükenme İlkesi ve E-Ticaret Sorumluluğu

Marka Hukukunda Tükenme İlkesi ve E-Ticaret Sorumluluğu

1. Marka Hukukunda Tükenme İlkesi

Tükenme ilkesi (ilk satış doktrini), marka hakkı sahibinin, söz konusu hakkı haiz ürünleri bir kez piyasa sürmesiyle sonraki satışlara müdahale edememesini anlatır bir ilkedir. Tükenme ilkesi, fikri mülkiyet haklarının tayin ettiği tekelci kullanma hakkı karşısında serbest ticaretin gereklerini yerine getirmeye imkan sağlamakta, böylelikle fikri mülkiyet haklarının korunması ile serbest ticaret arasında bir denge sağlamaktadır. Söz konusu ilkenin uygulanması için iki şart öngörülmüş olup; bu şartlar (1) ürün hak sahibi tarafından veya onun izniyle (örneğin, lisans sahibince) piyasaya sunulmalı, (2) sonradan satışı yapılan ürün, orijinal olmalı. Eğer markalı ürün taklit edilerek piyasaya sürülmüşse, yani hak sahibinin rızası dışında piyasaya sunulmuşsa tükenme ilkesi uygulanmaz. Bu ilke Sınai Mülkiyet Kanunu madde 7/5’te belirtilen Dürüst Ticari Kullanım ile birlikte değerlendirilmelidir. Kanun hükmünde de belirtildiği üzere yalnızca sınırlı durumlarda markanın kullanımı için marka sahibinin iznine ihtiyaç bulunmaktadır. Tükenme ilkesi farklı hukuk sistemlerinde coğrafi kapsam olarak farklı şekillerde tezahür etmektedir.

a. Ülkesel Tükenme

Bir ülkede tescilli bir marka ya da patentin, fikri mülkiyet hakkını haiz kişi veya onun yetkisiyle üçüncü kişilerce piyasaya sürülmesi neticesinde hakkın tükenmesi ilkesinin yalnızca piyasaya sürülen ülke bazında uygulanacağını belirtmektedir.

b. Bölgesel Tükenme

Bölgesel tükenme ise, taraflarca anlaşılan bir bölgenin tek pazar kabul edilmesiyle ortaya çıkan bir tükenme türü olup, yasal yollarla ve bu işi yapmakla yetkili kişiler tarafından piyasaya sürülen tescilli bir markanın ya da patentin yalnızca belirlenen bölgede hakkının tükendiğini belirtmektedir. Günümüzde Avrupa Topluluğu Fikri Mülkiyet Hukukunda Bölgesel Tükenme ilkesini benimsemiştir.

c. Uluslararası Tükenme

Adından da anlaşılacağı üzere Uluslararası Tükenme, dünyanın herhangi bir yerinde yasaya uygun şekilde piyasaya sürülen bir ürün üzerinde, fikri mülkiyet hakkı sahibinin o ürünün satışını dünyanın herhangi bir yerinde engelleyemeyeceği ilkesidir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu tüm sınai mülkiyet hakları bakımından uluslararası tükenme ilkesini benimsemiştir.

Fikri Mülkiyet Hukuku, marka hakkı sahibinin markalı ürününü ilk satışa değin korumakta, böylelikle marka sahibi, ürünün piyasaya ilk satışı ile markasından beklediği ticari karı almaktadır. Ürünün piyasaya arzından sonra ise, ortalama veya küçük çaplı tacirler ve son tüketiciler korunarak serbest ticaret ve rekabet ortamı korunmaktadır.

Tükenme İlkesi ve Rekabet Hukuku

2. Tükenme İlkesi ve Rekabet Hukuku İlişkisi

Belirtmek gerekir ki, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, mal ve hizmet piyasalarında rekabeti engelleyici, bozucu, veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek amacını taşımaktadır. Aynı kanunun 4. maddesinde, “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan… eylemler hukuka aykırı ve yasaktır.” Bir hüküm tesis edilmiş, aynı maddenin “a” ve “e” bentlerinde ise sırayla “Her türlü alım yahut satım şartlarının mevcudiyeti” ve “Münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması” da yasaklanmıştır.

Sınai Mülkiyet Kanununca öngörülen Tükenme İlkesi ile Rekabetin Korunması Hakkındaki kanunun yukarıda anılan hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, piyasaya yasal yollardan arzı sağlanmış bir ürünün, herhangi bir satıcı, alıcı yahut aracı firmaya Sınai Mülkiyet Hakkına sahip olan teşebbüsçe ulaşımının engellenmesi, söz konusu e-ticaret firmasına ürünün satışı için “sahte ürün satışı yapan kullanıcıların satıştan men’i sağlanamıyorsa ürünün söz konusu e-ticaret firmasında satışının engellenmesi” gibi bir şart konulması ve eşit durumda bulunan diğer e-ticaret firmalarında satışı gerçekleştirilen ürün için farklı bir şart uygulanması fiilleri 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca hukuka aykırıdır.

E-Ticaret Firmaları ve Sorumluluk

3. E-Ticaret Firmalarının Sınai Mülkiyet Hak İhlallerindeki Sorumluluğu

Birden fazla pazarda birden fazla satıcıyı bir araya getirmek suretiyle tüketicilere daha kompakt ve erişilebilir ürün ve hizmetleri sunmayı amaçlayan e-ticaret firmalarının, bünyesinde satış yapmasına izin verdiği satıcılar tarafından gerçekleştirilen sınai mülkiyet hak ihlallerindeki sorumluluğu hayli önem taşımaktadır.

2 Nisan 2020 tarihli Avrupa Birliği Adalet Divanı, Coty Germany v. Amazon kararında bu hususu irdelemiş ve şu sonuca varmıştır: Avrupa Birliği tek pazarı içerisinde üçüncü şahısların işledikleri sınai mülkiyet hak ihlallerinde bünyesinde satış gerçekleştirdikleri e-ticaret firmalarının sorumluluğunun doğması için söz konusu e-ticaret firmasının (i) ihlalden haberi olmalı, (ii) ihlali öğrendiği andan itibaren söz konusu muhil içeriğin kaldırılması için acilen harekete geçmemiş olmalıdır. Mahkeme buna ek olarak, Amazon’un muhil ürünleri piyasaya kendinin sürmesi yahut muhil ürünleri piyasaya süren üçüncü şahıs firmaların kimliklerini belirleyememesi durumunda sorumluluğunun doğacağına hükmetmiştir.

Avrupa’da bu hususta önemli kararlardan biri ise L’Oréal v. eBay davasıdır. L’Oréal, eBay’e marka hakkının ihlalini de içeren dört ayrı dava açmış, ancak ABAD eBay’in L’Oréal markalarını kendi ticari işletmesi için kullanmadığı, söz konusu markanın aslında eBay’in müşterisi olan satıcılar tarafından ihlal edildiğini belirtmiştir. ABAD kararında, e-ticaret firmalarının tarafsız bir biçimde aracılık hizmet gördüğünü, yalnızca verilerin teknik ve otomatik işlenmesinde görev aldığını ve bu sebepten ihlal söz konusu olduğunda muaf tutulacağını belirtmiştir. Buna ek olarak, aynı kararda, söz konusu aracılık işinin tarafsız bir veri işleme işinden çıkıp satıcılar ve ürünler üzerinde kontrolün sağlandığı bir ortama dönüşmesi neticesinde bu muafiyetten yararlanamayacakları da hükme bağlanmıştır.

Yine Avrupa’da Louboutin v. Amazon davasında, ABAD Amazon’u sahte Louboutin ürünlerini listelerken “Amazon tarafından satılıp postalanıyor” ibaresini içerdiği için sorumlu tutmuş ve e-ticaret firmalarının sorumluluğu bakımından üstte belirtilen kontrol ilkesinin altı çizilmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi ise, Inwood Laboratories Inc v. Ives Laboratories Inc. kararında, dolaylı ihlalin ispatı için hak sahiplerine iki imkan tanımıştır; (i) yönlendirme/ kandırma kastı ve (ii) ihlalin bilinmesine rağmen kesintisiz arz sağlanması. Tiffany v. eBay kararında ise bu yöntemin e-ticaret firmalarında uygulanabilirliği sorgulanmış, eBay’in satışını gerçekleştirdiği ürünlerin orijinalliğine ilişkin birtakım önlemler almasına rağmen Tiffany bu önlemlerin yeterli olmadığını öne sürmüştür.

Mahkeme, Tiffany’nin markalarının eBay tarafından kullanımının dürüst ticari kullanım hakkı çerçevesinde kaldığına hükmetmiştir. Söz konusu dava, e-ticaret firmalarının ihlale ilişkin bilgilendirilmeleri ve sonrasında bunu engellemek için harekete geçmeleri neticesinde herhangi bir sorumluluğun doğmayacağını ortaya koymuştur.

Buna ek olarak, Amerikan Federal Mahkemesi, Dentsply Sirona Inc. v. Net32 kararında davacının sınai mülkiyet hakkının ihlaline katkıda bulunduğu iddiasıyla Net32 firmasında sahte ürünlerin satışının engellenmesi talebini reddetmiş ve böyle bir talebin yalnızca Net32’nin ihlalden haberinin olması ve buna rağmen satışına kasten izin vermesi halinde kabul edilebileceğine hükmetmiştir.